
Kitabımız Psikolog Mehtap Güngör’ün üç danışmanının hikayesi ile ilgili. Kitapta asıl gösterilmek istenen EMDR tedavisi olsa da, yazarın da dediği gibi direkt olarak bu tedaviyi anlatmıyor, çünkü bu bir öykü kitabı.
Sanırım Gülseren Budayıcıoğlu sonrasında bu tarz psikologların yazdığı kitaplarda bir ivme artışı oldu. Açıkçası ben çok mutlu oluyorum bu tarz kitaplara denk geldikçe. Ülkemizin ve dünyanın biraz kafayı yemiş mevcut durumu sonucunda çoğu insan psikolog ya da psikiyatr desteği ihtiyacı duyuyor, ama ne yazık ki çoğu kişi bunu kendisine itiraf edemiyor. Bu kitapta yazarın dediği gibi nasıl karnımız ağrıdığında ya da gözlerimiz bozulduğunda doktora gitmeye çekinmiyorsak, belki de iç organlarımızdan daha da önemli olan ruh sağlığımız için de terapi seansı almaktan çekinmemek lazım.
Yazarımız kitabın başında çok samimi olarak kendisinin bir ukdesini paylaşıyor. Babasının “kızım bu terapi nasıl bir şey?” sorusuna cevap verememesi (ne yazık ki babasını kaybetmiş kısa bir süre sonra) işte bu kitabı yazmasına vesile oluyor. Çünkü çok fazla insanın aklında bu soru var. Hatta hiç terapi almamış kişilerin bile “ya bana ne yapacak ki, sorular soracak v.s. işte” diye küçümsediği terapinin önemini anlatıyor.
Terapi desteğini hayatımın belli evrelerinde aldığımı gururla ve çekinmeden söylemişimdir bir kaç kitabın altında eminim. Ve insanların bu konuda hala neden bu kadar çekingen olduğunu anlayamıyorum. Umarım sizler bu konuda açık fikirlisinizdir canım takipçilerim 🙂
Okunması gereken, kendinizden bir şeyler bulacağınızı düşündüğüm, benim tüylerimi diken diken eden bir kitap…
Herkese iyi okumalar.