
Son zamanlarda beni en çok etkileyen kitaplardan birisi oldu bu kitap.
İsrail’de yaşayan Arap asıllı bir cerrah olan Emin Caferi ve karısı zorlukları aşarak elit bir konuma yükselirler. Yaşadıkları hayatın tadını çıkarttıkları sırada Tel Aviv’de bir bomba patlar. Bütün geceyi yaralıları kurtarmak için uğraşarak geçiren Emin olayın sabahında kötü bir haber ile uyanır. İntihar bombacısı 15 senelik karısı Sihem’dir. Hiç bir şekilde böyle bir duruma ihtimal vermeyen Emin karısını temize çıkarmak için araştırmalara başlar.
Yazarın anlatım biçimi özellikle çok hoşuma gitti. Hiçbir olayı uzatmadan hikayeyi anlatmasından dolayı yeri geldiğinde iki sayfada bile birçok olayı okuyorsunuz ve böylece dikkatiniz ve heyecanınız hep canlı kalıyor. Olayları anlatış biçiminden sanki gerçekten bunları yaşamış izlenimine kapılıyorsunuz. O kadar gerçekçi, duygu yüklü, bilgi dolu ve etkileyici bir anlatımı var. Cezayir’de orduda görev alırken her şeyi bir kenara bırakıp Fransa’ya yerleşen yazarın diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuyacağım. Khaled Hosseini kitaplarını seviyorsanız ( ki kitaplarını okumuş olan herkesin bu yazara bayıldığına eminim ) bu yazarı da kaçırmamanız gerektiğini düşünüyorum.
Bana göre savaşa dair kitaplar yazmak en zor olanları. Birebir yaşama ihtimalimizin az olduğu ( ve umarım hiçbir zaman yaşamak zorunda kalmayacağımız durumları ) okuyucuya aktarabilmek ve o heyecanlı, acı verici ve yeri geldiğinde de umut dolu duyguları verebilmek çok zor. Okuyucuyu bu hikayenin içine çekebilmek ve olayların sadece kan gövdeyi götürür psikolojisinden çıkartıp geride kalanların duygularını da dahil ederek bir saldırının sonucunda aslında kaç kişinin bundan etkilendiğini anlatabilmek… Türkiye’de de sıkça yaşanmış olan ve yeri geldiğinde insanların içlerindeki acımasızlığı ortaya çıkartmayı başaran, empatiden yoksun, gaddarca yorumları yapmak, orada olmamanın verdiği rahatlık ile sadece konuşmak, taşın altına elini koymamak, kötüden yana olmak, klavye delikanlılığı yapmak belki de en kolayı. Bu tarz kitapların okunması doğrultusunda karşı tarafların da yaşadıklarını, duygularını anlayabilmeye yardımcı olduğunu düşünüyorum. Önemli olan hak vermek değil belki de. Savaşın, acının, ölümün her haline karşı olan birisi olarak, dünyayı empatinin kurtaracağına inananlardanım. Öfke ile söylenen her sözün, öfke ile atılan her adımın bir şekilde bizim karakterimizi değiştirdiğini ve “insan olmak” kavramının anlamını değiştirdiğini düşünüyorum. Kötülük en kolay yayılan duygulardan birisidir ama kahkaha en güzel bulaşıcı hastalıktır…
Güzellikleri birbirimize bulaştırmamız dileğiyle…