
Tüyap kitap fuarında stanttaki arkadaşların tavsiyesi sonucunda tanıştım yazar ile. Murat Menteş tarzı bir kitap arıyordum, bu kitabı, bu yazarı tavsiye ettiler. İyi ki de etmişler…
Kurt Vonnegut’u araştırdığım zaman ağırlıklı olarak geçen kelime “hümanist” oldu. Gerçekten de kitabının içeriğine de bakınca, savaş karşıtı bir hikaye ile karşımıza çıkıp, lanet olsun, dedirtmeyi başarıyor. Kitabın baş karakteri Bill Pilgrim, zamanda yolculuk yaparak, farklı dönemlerdeki hayatına dair bize kesitler sunup, en çok da Dresden’deki sürgün hayatına götürüyor. Az biraz keyifli, biraz acı dolu, çokça ölümün olduğu, ama ağdalı cümlelerden ziyade, hayattaki gibi yalın, birden bire gerçekleşen anların anlatıldığı bir kitap. Yazarın Dresden Katliamına tanıklık etmiş olması da kitaba kocaman bir artı ve soru işareti katıyor. Zira kitabı okurken neyin gerçek, neyin uydurmaca olduğunu anlayamıyorsunuz. Keşke bu kitap tamamen hayal ürünü olsaydı…
Dresden Katliamını bu kitaptan sonra öğrendim. Ufak bir araştırma sonrasında, izlediğim bir kaç belgesel ve video sonrasında benim bu katliamdan nasıl haberim olmamış şaşırdım. İngiliz ve Amerikanların aralıksız olarak 2vgün boyunca yaptığı bu katliam sonrasında sivil hayatta çok fazla kayıp olmuş. Her ne kadar Almanya ve Naziler düşünülse de, sivil hayata yapılan, can alan her türlü dehşet tüyleri ürpertiyor. (“Her ne kadar” kelimeleri kendi fikrimden ziyade insanlardan gelecek yorumları tahmin ederek eklediğim, vicdansızca bir cümledir.)
İlk defa tanıştığım bu yazar ile yollarımızın fazlasıyla kesişeceğini düşünüyorum…
Gerçeklik, hayal ve savaş ile ilgili farklı tarzda bir edebiyat okumak istiyorsanız bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim.
Herkese iyi okumalar…