Beni çok nadir kitap alır bir yerlere götürür ve dışarı attığında ise beş yıldızı hak eder. İşte bu kitap da onlardan bir tanesi oldu. Aslında içeriden, bizden, insanlıktan bir kitap. Belki de bu yüzden zaten beni bu kadar etkiledi.
Kitabın kahramanı bir tane değil. Iza’nın babası ölür ve annesini yalnız bırakmak istemediği için yanına almaya karar verir. Köy hayatından, tanıdığı topraklardan şehir hayatına taşınan yaşlı kadın, savaş sonrası düzende yeni yüzyıla uyum sağlamakta güçlük çeker. Ve bu adapte olma çabaları içerisinde kızı hakkında, hareketleri hakkındaki iç sesini bize duyurur.
Bir yanda da Iza vardır. Doktor, dediğim dedik, kafasına koyduğu her şeyi yapmış olan, duygusal açıdan kırılgan, güçlü kadın Iza. Onun da iç sesine dahil olarak annesi hakkında, toplum hakkında, ilişkileri hakkındaki düşüncelerine tanıklık ediyoruz.
Yan tarafta da birçok güçlü karakter bu iki kadının yanında yer alıyor. Karakterlerin hepsi o kadar başarılı bir şekilde hayata geçirilmiş ki…
Aile yapısı, kişisel psikolojik travmalar, yaşlılık ve gençlik sorunları, toplumun içerisinde birey olarak yaşamak, yaşayabilmek, insani duygular, yoksulluk, aidiyet hissi, toprak… Bütün bu konulara bu kısacık kitapta ulaşacaksınız ve kitabı bitirip de kapağını kapattığınız zaman “vay be o neydi öyle? Bana ne çarptı?” demekten belki de kendinizi alamayacaksınız…
Umuyorum ki benim aldığım keyfi hepiniz alırsınız ve beynimizin içerisindeki kütüphaneye bu mükemmel kitap da eklenir.
Herkese iyi okumalar diliyorum.
