
Amanın diyorum. Hadi başlayayım diyip üç gün boyunca elimden düşürmediğim mükemmel bir roman.
Tom Knox’un Göbekli Tepe’yi konu alan kitabı Yaradılış Sırrı’nı da okuyup bayılmıştım. Ama bence bu kitabı ondan daha iyiydi.
Anladığım kadarıyla kitaplarında hep aynı tarz ile ilerliyor yazarımız zira şu anda da başka bir kitabını okuyorum. İki farklı hikayeyi alıp sonunda gayet başarılı bir şekilde bir araya getirmeyi başarıyor.
Bu kitabında da bir tarafta bir intihara tanık olan gazeteci Adam, diğer tarafta ise antropolog Jessica’nın hikayeleri var. Dünyanın farklı bölgelerinde olan ve eninde sonunda bir yerde birleşmesini beklediğiniz gizemli durumlar içerisinde kalıyor ikisi de. Sayfalar arasında gezinip kitap içerisinde yapılan keşifler ile siz de olayı çözmek için çırpınıyorsunuz.
Hikaye birazcık kanlı bilginiz olsun. Birkaç sayfa ile sınırlı olsa da ayrıntılı tasfirleri ile yazar sizi o sahnelere taşıyor. Hala bu yazarın kitapları nasıl film olmadı şaşkınlık içerisindeyim.
Yazarın sevdiğim bir diğer özelliği de hikayelerini gerçek hayattaki gizemlerden esinlenerek yazması. Eğer Grange, Dan Brown tarzı kitapları seviyorsanız bu kitaba da bayılırsınız.
Keyifli, sürükleyici, zamanın nasıl aktığını anlamadığınız bir kitap okumak istiyorsanız bu kitap tam size göre.
Herkese iyi okumalar.