Sanırım Hatay’a aslında bir tek şey için gittik; Yemek yemek 🙂
Bir gece kalmayı planladık, Cumartesi sabahın köründe indik Hatay’a. Madem iki gün kalacağız, araç kiralayalım dedik. Uygun fiyata lüks olmayan bir araba kiraladık ve çıktık yola.
Önce otelimiz olan Antik Grant Otel’e gittik ve sorduk nerede yöresel kahvaltı yapabiliriz diye, Sultan Sofrası’na yönlendirdiler bizi. Zaten Otel Eski Hatay’ın merkezindeydi. Sultan Sofrasında mükemmel bir kahvaltı yaptık. Oradan alışveriş yapmak için Uzun Çarşıya gittik yürüyerek, Pazar günleri kapalı oluyormuş. Ne ararsanız var. Biraz İstanbul’un Kapalı Çarşısı kıvamında. Nar ekşisi, zahter, ceviz reçellerimizi aldık, bir de sağ olsunlar adrese kargo yapıyorlar. Haliyle taşımak zorunda kalmadık.
Bir kaç saatimizi orada harcadıktan sonra yakın bir yerlere gidelim dedik ve Harbiye diye bir yeri bize tavsiye ettiler. Şelaleler v.s. var dediler. Ne yazık ki gittiğimizde hayal kırıklığına uğradık çünkü her yere heykeller koymuşlar, şelale küçük, evet her yer su ama belki de Kasım’da gittiğimiz için çok keyif alamadık.
Uykusuzluktan ölür halde geri döndük Hatay Merkeze. Sokakları gezmeye başladık yürüyerek. Tarihi, bazı yerlerinde iki kişinin zar zor yürüyebileceği sokaklarda gezmek, fotoğraf çekmek çok zevkliydi. Hava kararmış olmasına rağmen gençler sokaklardaydı. Bu kadar hareketli olmasını beklemiyordum açıkçası.
Daha sonra çok tatlı bir kafeye girdik ve kahvelerimizi içip yorgunluğumuzu attık. Kafenin sahibi ile oturup Hatay hakkında sohbet etmek çok zevkliydi. Akşam yemeği için bize bir yer tavsiye etmesini söyledik ve bizi Avlu Restoran diye bir yere kendisi götürdü. O nasıl güzel bir yerdir öyle! Eski bir konağı restorana çevirmişler, içerisi tıklım tıklım. Daracık balkonlarında bile iki kişilik masalar, herkes sohbet ediyor gayet sıcak bir ortam. Aç olmamamıza rağmen (haliyle her yerde yemek yedik, künefe yedik) mezelerden oluşan bir sofra ile rakımızı yudumladık. İnsan tok olsa bile yiyesi geliyor o mezeleri, hiçbir şekilde doyamıyorsunuz.
Sonrasında otelimize gidip dinlendik ve ertesi gün erkenden kalkıp kahvaltıdan sonra yine yollara düştük. Bir daha merkeze dönmeyeceğimiz için sabahın dokuzunda yediğimiz künefe gerçekten süper bir enerji kaynağı oldu.
Enerjimizi aldıktan sonra ünlü Mozaik Müzesini gezelim dedik, ne yazık ki müzenin yeri değiştirilmeye başlandığı için çok az mozaik vardı. Ve bu durum bir süre daha devam edecekmiş. Hayal kırıklığı oldu bizim için.
Planımızda herkesin ısrarla tavsiye ettiği Samandağ ile devam ettik. Yol üzerinde eski bir Ermeni Köyü olan Vakıflıya da uğradık, çayımızı içtik, ikinci bir kahvaltı yaptık. Köyde görülecek çok fazla bir şey yok zaten hane sayısı da çok az. Ama el yapımı reçeller bulabilirsiniz. Sonrasında Samandağ’daki Titus Tüneline gittik. Gerçekten görülmeye değer ama biraz ürkütücü bir tünel. Samandağ’ın plajı çok güzeldi. Zamanımız olmadığı için ne yazık ki orada zaman geçiremedik.
Sonrasında uçağımıza karnımız tıka basa dolu, yorgun ama mutlu bir şekilde gittik.
Gidecek olanlara tavsiyeler.
– Hep söylediğim gibi, biletinizi önceden alın. Biz 150 TL ye gittik ve geldik. (Pegasus Havayolları)
-Şehirde her şey çok ucuz. Dört kişilik kahvaltıya 60 TL, Avlu Restorandaki yemeğe ise yine dört kişi 90 TL verdik.
-Künefe açısından sadece Kral Künefeyi beğendim. Merkezde bulunuyor. Diğer künefeler biraz fazla peynir koyuyorlar ve koku beni rahatsız etti. Kral Künefede peynir azdı ve gayet güzeldi. Künefeyi de şerbeti ile beraber evinize götürmek için alabiliyorsunuz. Uçakta sorun çıkartmadılar.
-Sabah resmen ayaz vardı, donduk. Gün içinde hava sıcak olacak olsa bile sabahları için üzerinize kalın şeyler almayı unutmayın. Özellikle de Kasım gibi gidiyorsanız.
– Ve gezmeyi düşünüyorsanız kesinlikle bir gece kalmalı bir plan yapmayın. Çok yorucu oluyor.
-Çoğu yerde Türk kahvesinin tadı çok kötü. Koyu kahve dediğiniz zaman bizim içtiğimize benzer bir kahve geliyor.
Mozaik Müzesi
Samandağ
Titus Tüneli
Hatay Sokakları